Gelin bundan tam 27 yıl öncesine gidelim.

Takvimler 1998’i gösteriyor. Türkiye ekonomisi IMF programlarının gölgesinde, yüksek enflasyonla mücadele ediyor. Vergi gelirleri eriyor, bütçe disiplini adeta pamuk ipliğine bağlı.

İşte tam bu dönemde, dönemin koalisyon hükümeti siyasi açıdan zayıf, ancak ezber bozan bir düzenlemeye imza atıyor: Mali Milat ve “Nereden Buldun?” Yasası.

NEREDEN BULDUN YASASI NEYDİ?

1998 yılında çıkarılan 4369 sayılı Kanun’un en çok ses getiren maddesi, kamuoyunda “nereden buldun yasası” olarak bilinen maddeydi.

Temel mantık şuydu:

Gelirini beyan etmeyen bir kişi, servet sahibi olmuşsa, bu servetin kaynağını açıklamak zorundaydı. Açıklayamazsa, vergi dairesi bunu gelir sayar, vergisini isterdi. Hatta faiz, zam ve cezasıyla birlikte.

Bu aslında bir tür servet denetimiydi. Geriye dönük değil, ileriye dönük bir milatla uygulandı. Yani 1 Ocak 1999’dan itibaren edinilecek servet, beyan edilen gelirlerle uyumlu olmak zorundaydı.

Ama olmadı.

İş dünyasından “güvensizlik yaratır” ve “yatırım ortamını bozar” eleştirileri geldi.

TÜSİAD, TESK, DİSK gibi kurumlar birbirinden farklı endişelerle düzenlemeyi eleştirdi. Kamuoyu, uygulamayı biraz da “zan altında bırakma” olarak gördü. Dönemin koalisyon hükümeti gerekli iradeyi gösteremedi ve baskılara boyun eğmek zorunda kaldı.

Kanun önce budandı, sonra fiilen rafa kalktı.

Ancak o dönemden bize miras kalan çok kritik bir şey vardı:

Kayıt dışılıkla mücadele sadece beyan değil, davranış üzerinden yürütülmelidir. Yani sadece “ne kazandın?” sorusu değil, aynı zamanda “nasıl harcadın, ne aldın, ne ödedin?” sorusu da önemlidir.

PEKİ SONRA NE OLDU?

Yıllar birbirini kovaladı.

Vergi sistemimiz modernleşti. Kayıt dışıyla mücadelede büyük adımlar atıldı.

Maliye, zaman içinde elektronik denetim araçlarını geliştirdi. E-fatura, e-arşiv, e-irsaliye, risk analiz sistemleri devreye girdi. En son sıra banka hesap hareketlerine geldi. Maliye bu dijital izleme altyapısını adım adım kurdu; ancak bu sürece rağmen para hareketlerinin arka planı uzun yıllar boyunca yeterince şeffaflaşamadı.

Ancak son dönemde kayıt dışı ekonomiyle mücadelede ardı ardına devrim niteliğinde adımlar atılıyor. Bunu önceki yazımda “kayıt dışında dijital devrim” diye adlandırmıştım. Maliye, fiziki ve sanal ödeme sistemleri tebliğ taslağını görüşe açmıştı. Böylece, QR koddan FAST'e kadar tüm ödeme araçlarının takibi hedefleniyordu.

Şimdi yapılacak hamle ise çemberi neredeyse tamamen kapatacak cinsten.

2026’DAN İTİBAREN YENİ DÖNEM

Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı MASAK, 1 Ocak 2026'da yürürlüğe girecek olan bazı adımları atmanın hazırlıkları içerisinde. Amaç; suç gelirlerinin aklanmasını ve kayıt dışılığı engellemek.

Yeni düzenlemenin getirdiği bazı temel kurallar şöyle:

NAKİT İŞLEMLERDE AÇIKLAMA VE BEYAN ZORUNLULUĞU

MASAK Genel Tebliğ Taslağı olayı basit ve açık bir şekilde ortaya koyuyor:

-200 bin – 2 milyon TL arası nakit işlemlerde; işlemin amacı için seçenek sunulacak. İşlem açıklamasında, “Diğer” seçilirse en az 20 karakterlik açıklama istenecek.

-2 milyon – 20 milyon TL arası nakit işlemlerde“Nakit İşlem Beyan Formu” doldurulacak. “Diğer” seçeneği için yine 20 karakter şartı var.

-20 milyon TL üzeri nakit işlemlerde ise; beyan formunun daha detaylı bir şekilde doldurulması ve hatta dayanak belgelerin eklenmesi isteniyor. Belge yoksa, en az 50 karakterlik açıklama yazmak şart. Beyan reddedilirse, işlem de yapılmayacak.

ELEKTRONİK TRANSFER VE HAVALELER DE MERCEK ALTINDA!

Yeni dönemde, işlemin amacı açık şekilde seçilecek.

“Bağış, vergi ödemesi, borç ödeme…” gibi seçenekler sunulacak.

İşlem açıklaması olarak “Diğer” seçilirse, tıpkı nakit işlemlerdeki gibi 20 karakterlik açıklama zorunlu. Onay SMS, mobil bankacılık ya da dekont üstü imza ile alınabilecek.

Bu düzenleme, ilk bakışta teknik bir detay gibi görünse de aslında finansal davranışların köklü bir biçimde değişeceğinin işareti.

Çünkü hangi paranın nereden gelip nereye gittiği, artık finansal sistemin her köşesinde sorgulanacak.

Ayrıca bir denetime gerek kalmadan, işlem anında daha sıkı bir takip mekanizması kuruluyor.

Zaten Maliye, Tebliğ’de açık açık “Sıkılaştırılmış Tedbirler” diye yazmış!

YENİ DÖNEM, YENİ YAKLAŞIM:

Bugün geldiğimiz noktada, Maliye sadece “vergi beyannamelerini” değil, finansal davranışlarımızı analiz ediyor. Harcama tercihlerimiz, ödeme biçimimiz, transfer yapma sıklığımız...

QR kodla kahve almak, kripto cüzdanla para çekmek ya da mobil bankacılıkla bağış yapmak… Bunların hepsi artık dijital alemde iz bırakıyor ve adeta gelirimizi-giderimizi, her şeyimizi anlık ve bizim adımıza beyan ediyor!

Yapılan düzenlemelerin zamanlamasını, şeklini, şemailini; hepsini tartışabiliriz.

Ancak şunu mutlaka söylemem gerekiyor.

Bu, zorunlu bir dönüşüm.

Çünkü büyüyen ekonomi daha fazla veri, daha fazla şeffaflık ister.

Ölçemediğinizi kontrol edemezsiniz. Takip edemezseniz, bilmezseniz, politika üretemez, tedbir alamazsınız.

Türkiye, 2000’lerin Türkiye’si değil artık. Daha derin, daha büyük bir ekonomi. Hem kamu sektöründe hem özel sektörde milyonlarca finansal aktivitenin gündelik olarak yapıldığı bir ekonomi!

SON SÖZLERİM

Bundan çeyrek asır önce atılan adım, cesurdu ama zamansızdı. Ekonominin mevcut durumu, atılan adımlara hazır değildi. İktidar, bu adımları gerçekleştirecek derece muktedir değildi.

Şimdi ise başka bir eşiğe geldik.

Sistem hazır. Teknoloji var. Yasal zemin var. Ama en önemlisi, devletin meseleye bakışı artık farklı.

Bu süreç aslında başladı bile. Yapay zekayla desteklenen analizler, davranış temelli denetimler, veriye dayalı risk haritaları gibi uygulamalar fiilen işliyor.

Olaya sadece, “Mehmet Şimşek, amma da sıkıştırıyor” şeklinde kısa vadeli ve dar bir bakış açısıyla bakamayız!

Bir devrim yaşanıyor.

Farkında olalım. Hazırlıklı olalım. Alışkanlıklarımızı, kabullerimizi ve hedeflerimizi bu yeni düzene göre güncellemek zorundayız.


İsmail Vefa AK

Ortak, Yeminli Mali Müşavir

Diğer Makaleler