2026’nın ikinci yarısında yürürlüğe girmesi planlanan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), Orta Vadeli Program’ın (OVP) en dikkat çekici düzenlemelerinden biri olarak şimdiden büyük bir tartışmayı ateşledi.
Maaşlarımızdan her ay %3’lük zorunlu kesinti yapılacak. Bu tutar, işveren katkısı ve devlet desteğiyle birlikte TES fonlarına yönlendirilecek.
Peki, getirilmesi öngörülen bu sisteme hangi eleştiriler yöneltiliyor, hükümetin bu adımla ulaşmak istediği amaç ne?
Gelin, birlikte değerlendirelim.
İLK TEPKİLER
Daha ilk günden itirazlar yükseldi, manşetler sert atıldı:
- “Bu, maaş gaspı!”
- “Zorunlu kesinti özgür iradeyi yok sayıyor!”
- “Kıdem tazminatımıza göz diktiler!”
Hatta bazı yorumcular, “İkinci maaş” olarak lanse edilen sistemin gerçekte “cep harçlığına dönüşeceğini” öne sürüyor. Sendikalar da “zorunlu yoksullaşma” söylemiyle kamuoyunda endişeleri büyütmeye çalışıyor.
Peki bu eleştirilerin dayanağı ne kadar güçlü? Ve hükümetin bu adımla asıl hedeflediği ne?
NE AMAÇLANIYOR?
Sistemin ilk hedefi, Türkiye’nin düşük tasarruf oranlarını yukarı çekmek.
Bakınız, hane halkı tasarruf oranı 2017’de %10,7 ile zirve yaptıktan sonra 2021’de %7,1’e kadar düşmüş; 2023’te ise %9,1 seviyesinde kalmış. Oysa OECD ülkelerinde bu oran genellikle %12–15, AB ülkelerinde ise ortalama %12,7 civarında.
Enflasyonun hem dünyada hem ülkemizde yükselişi, doğal olarak tasarruf eğilimini zayıflattı; gelirler haliyle daha çok tüketime yöneldi.
TES, bu tabloyu tersine çevirmeyi hedefliyor. Bu hedefe, direkt olumsuz bakılmamalı!
Sistem aynı zamanda yastık altı birikimlerin ekonomiye kazandırılmasını amaçlıyor. Bugün tasarrufu olanların yarısından fazlası altın ve dövizi tercih ediyor; sermaye piyasaları ya da BES gibi kurumsal araçlara yönelenler %10’lar seviyesinde. TES, bu alışkanlığı değiştirerek milyonların küçük katkılarını büyük bir fona dönüştürmeyi hedefliyor.
Ülke ölçeğinde ise bu fon, cari açığın azalmasına, sermaye piyasalarının derinleşmesine ve yatırımlar için uzun vadeli kaynakların oluşmasına hizmet edecek bir perspektif sunuyor.
SİSTEME DAİR ENDİŞELER VE YANITLAR
Elbette sisteme yönelik eleştiriler olacak.
Zaten daha netleşmemiş birçok husus var. Bunlar belki zamanla gündeme gelecek, tartışılacak. Bunu unutmamak lâzım!
İlk etapta, TES’e dair en çok dile getirilen kaygı, kıdem tazminatı meselesi oldu.
OVP’de bu konuya dair tek bir hüküm yok!
Ancak bazı çevreler sistemin kıdemi tasfiye edeceğini iddia ediyor. Oysa TES’in amacı kıdemi ortadan kaldırmak değil; bireysel tasarrufları artırmak ve emeklilikte ikinci bir güvence sağlamak.
Bir diğer tartışma noktası ise zorunluluk.
“Ben paramı kendim değerlendiririm” diyenlerin kaygısını anlamak mümkün.
Ancak unutmayalım: TES’te yatırılan küçük tutarlar, milyonlarca çalışanın katkısıyla dev bir havuza dönüşüyor. Bu fonlar profesyonelce yönetilerek bireysel tasarrufların tek başına yaratamayacağı büyüklükte getiriler sağlayabilir. Üstelik işveren desteği ve devlet katkısıyla sistem, yalnızca mecburi değil, cazip bir yatırım aracına dönüşebilir.
Tabi burada bazı detayların netleşmesi gerekiyor!
Elbette alım gücü konusu da önemli.
Enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde maaştan %3 kesinti yapılması doğal olarak endişe uyandırıyor. Fakat alım gücünü kalıcı biçimde artırmanın yolu, enflasyonu kalıcı olarak düşürmekten geçiyor. Tasarrufların artması da bu sürece destek olabilir. Eğer enflasyonu tek haneye indirecek bir çerçeveyle birlikte yürürse, TES sadece bireysel birikim değil, aynı zamanda alım gücünü koruyan bir mekanizma hâline gelebilir.
Ve son olarak, niyet okuma meselesi. “Hükümet emeğe göz dikti” söylemi siyaseten iddialı olabilir ama gerçekçi değil. TES, emeğin değerini küçültmek için değil, onu geleceğe taşımak için kurgulanıyor. Çalışana ikinci maaş imkânı sunarak, aslında bir güvenlik kalkanı oluşturuyor.
SON SÖZLERİM
Emeklilik hepimizin ortak hayali ama bir o kadar da ortak derdi.
Türkiye’nin tasarruflarını artırmaya, çalışanına ikinci bir güvence kazandırmaya dönük her yeni adım bu yüzden kıymetli. Elbette TES’in de eksikleri olabilir, işleyişte tereddütler olabilir. Ama meseleye toptan karşı çıkmak yerine yapıcı eleştirilerle sistemi geliştirmek, en doğrusu değil mi?
Hani şöyle bir fıkra var ya…
Memura sormuşlar: “Emekli olduğunda ne yapacaksın?”
Cevap: “Çalışmaya devam edeceğim.”
İşte bu tabloya alışmamak için, emeklinin gerçekten rahat edebilmesi için köklü değişikliklere ihtiyaç var.
Bunun yolu da hükümetin getirdiği yeniliklere peşin hükümle yaklaşmak değil; yapıcı önerilerle sistemi iyileştirmekten geçiyor.
Çünkü nihayetinde amaç, emeklilikte başımızı yastığa rahat koyabilmek. Emekli olup yine çalışmak zorunda kalmamak, evladımızdan harçlık istememek. Hepimizin beklentisi bu, öyle değil mi?
TES, bu noktada bir fırsat olabilir; asıl olan, eksiklerini görmek ve yanlışlarını doğruya çevirebilmek.