VUK 230’ncu maddesine göre, faturada, müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarasının bulunması şarttır. Ancak maddede adres tanımından ne anlaşılması gerektiği hususu açıklanmamıştır. Bu konuya irsaliye düzenlenmesi anlatılırken değinilmiş ve ‘’…irsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.’’ denilmiştir.

VUK 231’nci maddesinde ise,

‘’…Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.

hükmü yer almıştır.

Dolayısı ile faturayı düzenleyen açısından ‘’adresin doğruluğunu teyit etmek gibi bir zorunluluk’’ bulunmamaktadır.

Malın teslimi ya da hizmetin ifası gerçekleşmiş ya da muhataba fatura düzenlenerek ‘’KDV’yi doğuran olay’’ gerçekleşmişse bunun beyanı ve ödenmesi gerekir. Burada fatura düzenleyenin, müşterinin kimliği ve vergi mükellefi olup olmadığını doğrulamak gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır. Adres açısından ise böyle bir sorumluluk yoktur.

Malın fiilen teslim edilmesi, hizmetin bizzat ifa edilmiş olmasına ilişkin sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydı ile fatura muhatabına ulaşmış, KDV doğmuş ve faturaya istinaden müşteri cari hesabı çalıştırılmış ise merkez adresten farklı bir adres yazmanın sorun olmaması gerekir.

Çeşitli denetim birimlerince yapılacak olan karşıt/alt incelemelerde ise faturanın merkez adresten başka bir adrese gönderilmiş olması sorun teşkil edebilir.

Bu sebeple, muhasebe/fatura yazılımlarında basit bir düzenleme ile çift adres alanı açılarak, hem merkez adresin hem de teslimat adresinin yazılması uygun olacaktır. Merkez adresi yazdıktan sonra, faturanın uygun bir yerine ‘’bu fatura/mal X A.Ş.’nin ……………………. adresine teslim edilecektir’’ şeklinde şerh düşmekte diğer bir yoldur.

Başka bir konu ise yurt içindeki bir firmaya dövizli fatura düzenlenmesinde düzenleyenin sorumluluğudur.

VUK 215’nci maddesinde ‘’ Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para birimine göre de düzenlenebilir. Şu kadar ki yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilme şartı aranmaz.’’ hükmü vardır.

Buna göre TL. karşılığını göstermek kaydı ile dövizli miktar üzerinden fatura düzenlenmesinde yasal bir sakınca bulunmaması gerekir. Yani mal/hizmet bedelinin hangi kurdan kayıtlara alınacağını fatura üzerine yazmak TL. karşılığının gösterilmesi anlamına gelir. Kur yazıldığı halde fatura üzerinde TL. karşılığının yazılmadığını öne sürmek oldukça zorlama bir yorum olacaktır. Dolayısı ile VUK 215’nci madde yasal dayanak olarak yeterlidir diye düşünüyoruz.

Fakat Mali İdare VUK 385 sıra no’lu Genel Tebliğine dayanarak sadece kur yazılmasını yeterli görmemektedir. Tebliğin ilgili hükmü şöyledir:

‘’…Yabancı para biriminde düzenlenen faturada, Türk para birimi tutarı karşılığı bulunmaması usule ve şekle ilişkin bir usulsüzlük olup, bu fiil dolayısıyla mükellef adına anılan Kanunun 352 nci maddesinin II-7 bendi uyarınca ikinci derece usulsüzlük cezası kesilmesi gerekmektedir. Yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen faturalarda ise Türk para birimi karşılığı gösterilme şartı aranmayacağı tabiidir.’’

Dolayısı ile idare sadece kur yazılmasını yeterli görmemiş TL. karşılığı olan tutarın açıkça yazılması gerektiğini savunmuştur.

Dolayısıyla, ikinci derece usulsüzlük cezası uygulamaktadır. Bazı mükellefler uygulanan cezayı VUK’nun 376.maddesi çerçevesinde 2/3 oranında ödemekte veya işlemi dava konusu yapmaktadır.

Tavsiyemiz, herhangi bir ceza riski ile karşılaşmamak için yurtiçi müşterilere düzenlenen ve döviz miktarı içeren faturalarda kur bilgisinin ve TL. karşılığının açıkça yazılması yönündedir.