Yeni yapılandırma kanunu yasalaştı. Yeni versiyon kanun, esasen önceki kapsamlı yapılandırma kanunlarının bir benzeri. Kanuna göre kesinleşmiş vergi borçları ile kesinleşmemiş, dava safhasında, inceleme veya tarhiyat aşamasındaki vergi borçları olan işletmeler, bu borçlarını kanunda öngörülen belirli şartlarla yapılandırılıp ödeyecekler.

Bunun dışında 2016-2020 yılları arasında gelir ve kurumlar vergisi, KDV veya stopaj yönünden matrah veya vergi artımı yapan işletmeler, bu yıllara ilişkin bu vergi türleriyle ilgili vergi incelemesi ve tarhiyat riskini bertaraf edecekler.

İşletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan veya kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlarla ilgili kanunda yer alan oranda vergiler ödenerek bu kayıtlar düzeltilecek. Ayrıca kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklarla ilgili kayıtlar da düzeltilebilecek.

Bugün bizim bahsedeceğimiz konu ise yapılandırma kanunuyla getirilen başka bir müessese olan taşınmazların ve amortismana tabi kıymetlerin yeniden değerlenmesi ile ilgili.

Yeniden Değerleme

Yeniden değerleme, vergi mevzuatında yeni bir kavram değil.1984 yılından 2004 yılına kadar uygulanmış, daha sonra enflasyon düzeltmesi uygulaması ile yürürlükten kaldırılmış bir düzenleme. Yeniden değerlemeyi, bilançonun aktif tarafındaki taşınmazların ve amortismana tabi kıymetlerin, önceden belirlenmiş bir endeks kullanılmak suretiyle değerlenerek değerleme gününe taşınması olarak tanımlayabiliriz. Bu işlem sonucunda, işletme varlıklarında enflasyonla meydana gelen değer artışı bilançolara yansımış oluyor. Uygulama modeline göre bu varlıklarda meydana gelen değer artışı üzerinden vergi ödenmiyor ya da daha düşük bir oranda vergileme yapılıyor.

Vergi Usul Kanunu’nun geçici 31. maddesinde 2018 yılı Mayıs ayında böyle bir düzenleme yapılmış, aynı yılın Eylül ayının sonuna kadar işletmelerin bilançolarında yer alan taşınmazlarını yurtiçi üretici fiyat endeksi ile değerleyerek o günün mali tablolarına aktarma imkanı getirilmişti. Bu düzenleme 2018 Eylül itibarıyla sona erdiğinden o tarihten bugüne kadar yeniden değerlemeyle ilgili işletmeler böyle bir düzenlemeden mahrumdular. Yapılandırma Kanununun 11.maddesiyle 213 sayılı Kanun’un 31. maddesinde yapılan yeni düzenleme, öncekine göre daha kapsamlı ve avantajlı. Öncelikle yeni düzenlemenin ne getirdiğini kısaca anlatalım.

Yeni düzenleme ne getiriyor?

Düzenlemeye göre kredi ve finans kuruluşları hariç bilanço esasına göre defter tutan işletmeler, aktiflerinde bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi iktisadi kıymetlerini, aktife girdiği ayı takip eden ay ile 2021 Mayıs ayı arasında yurtiçi üretici fiyatlarında oluşan artış oranında değerleyecekler ve değer artışı üzerinden %2 oranında vergi ödemek suretiyle bu müesseseden yararlanabilecekler. Uygulamadan bu yılın sonuna kadar yararlanabilecek ve çıkan vergi 2’şer ay arayla 3 taksitte ödenebilecek. Ayrıca oluşan değer artışları bilançonun pasifinde fon hesabında tutulacak ve sermaye artışı dışında bu fondan çekiş yapılamayacak. Yeni uygulamanın önceki düzenlemeden temel farklılıkları; yeni düzenlemenin taşınmazlar yanında amortisman tabi kıymetleri de kapsama alması, vergi oranının %5 yerine %2 oranında uygulanacak olması ve peşin ödeme yerine 3 taksit imkanının getirilmiş olması. Tüm bunlar yeni düzenlemeyi cazip kılan taraflar.

Örneğin 2011 Mayıs ayında 1 milyon TL’ye bir taşınmaz alan işletmenin 50 yıllık amortismanın 10 yılını kullanarak 2021 Temmuz ayı itibarıyla 200 bin TL amortisman ayırdığını varsayalım. Bu işletme taşınmazını düzenleme kapsamında yeniden değerlerse, taşınmazın yeni değeri yaklaşık 3,5 milyon TL, birikmiş amortismanın değeri ise yaklaşık 700 bin TL, değer artışı ise [(3,5 milyon – 700 bin) – (1 milyon – 200 bin)] yaklaşık 2 milyon TL olacak. 2 milyon TL üzerinden hesaplanacak 40.000 TL vergi ise 3 taksitte ödenecek. (İlgili tarihler arasında yurtiçi fiyat endeksi yaklaşık 3,5 kat artmıştır)

Üç kuş meselesi

Gelelim bir taşla üç kuş meselesine, ya da bu düzenlemenin işletmelere sağlayacağı üç esaslı avantaja.

Her şeyden önce işletmeler kayıtlarında maliyet bedeliyle yer alan taşınmazları ve amortismana tabi kıymetlerini yeniden değerleyip 2021 Mayıs ayına kadar getirmekle ciddi bir vergi avantajı elde edecekler. İktisadi kıymetlerin maliyet bedeli artmış olacağından, bu kıymetlerin satılması halinde, satış bedeli ile maliyet bedeli arasındaki fark olan satış karı ve dolayısıyla ödenecek vergi azalacak. Böylece işletmeler enflasyonun aktifleri üzerinde oluşturduğu prim üzerinden vergi ödememiş olacaklar. Ayrıca düzenlemeye göre amortismanlar, artırılan yeni değerler üzerinden ayrılacağından ilgili hesap dönemleri itibarıyla amortisman giderleri artacak, vergi matrahı azalacak. Özetle yeniden değerleme ile işletmeler önemli vergi avantajları elde etmiş olacaklar.

Müessesenin sağlayacağı ikinci esaslı avantaj, mali tabloların daha gerçekçi ve piyasa değerlerine yakın bir değerde oluşmasıdır. Bu durum başta şirket ortakları ve alacaklıları olmak üzere kredi kuruluşları için de önemli bir değerlendirme kriteri olacak. Bu imkân sayesinde şirketlerin kredibilitesi artacak. Öte yandan Türk Ticaret Kanunu’nun 376. maddesi uyarınca, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisini zarar sebebiyle kaybeden şirketler, kendilerini sermaye kaybı veya teknik iflastan kurtarabilecek özkaynağa ulaşıp bu sayede hayatını devam ettirme imkanına kavuşacak.

Yeniden değerleme uygulamasının sağlayacağı üçüncü esaslı avantaj ise yeni uygulanmaya başlayan finansman gider kısıtlaması ile ilgili. Bu uygulamada, yabancı kaynakları özkaynakları aşan işletmelerin yabancı kaynaklara ilişkin katlandıkları finansman giderlerinin bir kısmı, mali karın tespitinde dikkate alınmıyor, başka bir deyişle kanunen kabul edilmiyor. Buna göre gider kısıtlaması uygulanması için yabancı kaynağın özkaynağı aşması yeterli. Ayrıca yabancı kaynak özkaynaktan ne kadar yüksekse kabul edilmeyecek indirim o oranda artıyor. Yapılacak yeniden değerleme sonrasında özkaynaklarda oluşan artışlar sayesinde özkaynakları yabancı kaynaklarını aşan birçok firma finansman gider kısıtlaması kapsamından çıkacak, çıkamayanlar ise en azından daha makul bir kısıtlamaya tabi olacak.

Neticede, değer artışı üzerinden yüzde 2 de olsa vergi ödemek özellikle pandemi döneminde karlılık ve nakit akışı yönünden sıkıntı yaşayan firmalar açısından önemli bir maliyet, ancak yeniden değerleme uygulamasından yararlanılıp yararlanılmayacağı değerlendirilirken yukarıda kısaca bahsettiğimiz esaslı avantajlar da dikkate alınmalı. Avantajların detaylarını ise başka yazılarımızda ayrıca değerlendireceğiz.