Son yıllarda sıkça duyduğumuz ve hukuki bir süreç olan konkordato, borçluya belirli bir vade ya da yapılandırma kapsamında nefes alma imkânı sunarken, alacaklı tarafa da alacağının tahsili yönünden belirli bir takvim sunmakta ve bir anlamda belirsiz halde olan ödeme-tahsilat sürecini netliğe kavuşturmaktadır.

Genel olarak vadesi gelmiş veya takvimlendirilmiş tüm ticari ve özel borçları kapsayan konkordato koruması sayesinde borçlu, alacaklılarla uzlaşarak borçlarını yapılandırabilir ve ödeme kolaylığı elde edebilir. Ancak, nafaka bedelleri ilekamu alacakları ve rehinli borçların belirli koşullarda süreçten ayrı değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca, konkordato sürecinde mahkeme ve atamış olduğu konkordato komiseri tarafından denetlenen borçların, basiretli bir tacirin iyi niyetli vemevzuata uygun ticaretine dayanması gerekir. Çünkü konkordato, yalnızca borçluyu değil alacaklıları da koruyan bir mekanizmadır ve hedeflenen nokta hakkaniyetli bir ödeme planıdır.

Aslında konkordato, iflastan önceki son kurtuluş umududur demek yanlış olmaz. Ekonomik durumu bozulmuş ve iflasın eşiğine gelmiş borçlularla, alacağını güvence altına almak isteyen alacaklılar karşılıklı olarak anlaşır ve konkordato projesi başarılı olur ise borçlu iflastan kurtulabilir.

2018 ekonomik krizinin ardından hızlanan bu müessese, 2022-2023 yıllarında kısmen yavaşlasa da 2024 ve özellikle 2025 yılında yeniden hareketlenmiş, kamuoyunda bilinen firmalar da dahil olmak üzere pek çok şirket peşpeşe konkordato talebinde bulunmuştur.

Ancak konkordato işlemlerinin “art niyetli” olduğu yönünde pek çok emare vardır. Ekonomik olarak zor duruma düşenler için bu talep normal kabul edilebilirken, temel amacı mal kaçırmak veya şirketler arası doldur-boşalt yapmak isteyenlerin de bu işe kalkıştığı şüpheden varestedir.

Konuyu biraz daha açalım.

Bir tüccar “boyunu aşan” borçlanmalara giriyor. Bankalara, tedarikçilere, şahıslara…

Genellikle spot piyasada revaçta olan malları tercih eden bu kişiler, yüksek tutardan alıp düşük tutardan satmaya başlıyor. Maliyetin altında satışlar doğal olarak zarar doğuruyor. Savunma ise genel olarak “perakende aldım ve peşin sattım,parayı finansal araçlarda değerlendireceğim” şeklinde yapılıyor. Bir anlamda malları piyasada “kırdırdım” ve hazır para elde ettim deniliyor. Fakat kazın ayağı öyle değil…Gerek ticari emtia gerekse sahip olunan taşınır-taşınmaz mallar bu şekilde şirket dışına çıkartılıyor ve sürekli zarar eden ana firmanın mali tabloları konkordatoya müsait hale getiriliyor. Tabi satış yapılan firmaların kahir ekseriyetinin “kardeş firmalar” olduğunu tahmin etmek güç değil.

Ardından; ön proje, makul güvence raporu ve dava dilekçesi set haline getirilerek konkordato talebi ile mahkemeye dava açılıyor. Tüm bu süreçlerde görev alan firma yetkilileri, hukukçular ve danışmanlar da bilerek ya da bilmeyerek usulsüzlüğe çanak tutmuş olabiliyor. Zira, konkordato danışmanlığı adı altında bir sektör oluştuğu da biliniyor. Özellikle son başvuru aşamasında ortaya çıkan yüksek “danışmanlık” ücretleri usulsüz başvuruları “ambalajlayarak” usule uygunmuş gibi göstermeye yetebiliyor.

Ezcümle; konkordato hakkını alarak borçlarının ödemesini donduran davacı şirket veya şahıslar, alacaklılarına ödemeleri gereken tutarları ödemiyor ve büyük ölçüde alacaklıları mağdur edebiliyor. Belirli bir hacimde olan büyük firmalar konkordato alan müşterisine karşı kendini koruyabilir durumda iken, ana yapıların dışında kalan ve tabiri caiz ise aracı olan küçük firmalar ise alacaklı zincirinde çok zayıf bir halka haline geliyor. Sözgelimi; büyük bir tekstil markasına parça başı iş üreten kesim-dikim atölyesi veya etiketleme işi yapan esnaf parasını alamadığı için çok kısa sürede “dükkanını” kapatmak zorunda kalıyor.

Böylece; çok sayıda çalışan işsiz kalıyor, piyasa döngüsü daralıyor, ticari akış sekteye uğruyor. Öyle ki; konkordato ilan eden bazı firmalar sektörünün çok büyük ya da etkili kuruluşları olarak bilindiğinden bu firmaların konkordato korumasına girmesi orta ölçekli şirketlere göre daha çok olumsuz etki bırakıyor.

Konkordato uygulaması iyi niyetli yapıldığında gerçekten ciddi ve olumlu bir müessese. Ticaretin devamı, işletmelerin korunması, işgücüne olumlu etkisi birlikte değerlendirildiğinde olumlu yanlarının etkisi daha fazla hissedilebilir durumda.

Fakat art niyetli yürütülen konkordato süreçleri hile, suistimal ve piyasa bozgunculuğu gibi suçları beraberinde getiriyor. O halde konkordato almak daha sıkı şartlara bağlı olmalı, sürece mihmandarlık eden hukukçuların, komiserlerin ve danışmanların ataması yapılırken sadece eğitimi ve meslekiunvanı değil, ahlaki ve mesleki geçmişleri de araştırılmalıdır. Çünkü, konkordatonun başarılı olması için süreçte yer alan herkesin “milli ekonomiye katkı sunacak” şekilde çalışması ve bu yönde bilinç geliştirmesi önemlidir.

Hoşça bakın zatınıza…


Fatih AYDIN

Vergi, Kıdemli Müdür

Diğer Makaleler