Vakfın Tanımı

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesinde, vakıf "gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları" olarak tanımlanmış ve Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa’nın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu tanımdan anlaşılacağı üzere vakfı oluşturan en önemli iki unsur; özgülenecek bir malvarlığı ve malvarlığının özgüleneceği amaçtır.

Vakıf Türleri

Vakıf türleri ise 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun 3. maddesinde yapılan sınıflandırmaya uygun olarak aşağıdaki şekilde ele alınmıştır.

  • Mazbut Vakıf: “Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar” olarak tanımlanmaktadır.
  • Mülhak Vakıf: “Mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıflar” olarak ifade edilmektedir.
  • Cemaat Vakfı: “Vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiye’deki gayrimüslim cemaatlere ait vakıflar” şeklinde tanımlanmaktadır.
  • Esnaf Vakfı: “2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğünden önce kurulmuş ve esnafın seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilen vakıflar” olarak tanımlanmaktadır.
  • Yeni Vakıflar: “Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar” olarak ifade edilmektedir.

Vakıf Kuruluşu

Vakıflar Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, yeni vakıflar; Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler. Yeni vakıfların kuruluşunda amaçlarına göre özgülenecek asgarî mal varlığı her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisince (TBMM) belirlenir. 2022 yılı için asgarî mal varlığı tutarı 90.000 TL olarak belirlenmiştir.

Yeni vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek üzere Genel Müdürlüğe beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik açabilirler. Beyannamenin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Yabancılar, Türkiye'de, hukukî ve fiilî mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilirler.

Vakıflar Yönetmeliği’nin 4. maddesi gereğince, yeni vakıf kurma iradesi, noterde düzenleme şeklinde yapılacak bir resmî senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır.

Türk Medeni Kanunu’nun 106. maddesi gereğince, vakıf senedinin içeriğinde vakfın adının, amacının, amaca özgülenen mal ve hakların, vakfın örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yerinin gösterilmesi zorunludur.

Yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca; mahkeme, dosya üzerinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşünü almak, gerekirse vakfedeni dinlemek ve bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle vakfın tesciline karar verir. Tüzel kişilik kazanan vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan, vakfeden ile vakıf adının, yerleşim yerinin, organlarının, amaç ve bu amaca özgülenen mal ve haklarının gösterildiği sicil defterine tescil edilir.

Yönetmeliğin 9. maddesinde ise vakfın, yerleşim yeri mahkemesinin yapacağı bildirim üzerine Genel Müdürlükte tutulan merkezi sicile kaydolunacağı ve Resmî Gazetede ilan edileceği ifade edilerek merkezi sicile kayıt ve ilan hususları düzenlenmiştir.

Resmi Senetle Kuruluş

Gerçek veya tüzel kişilerin vakıf kurma iradesi, noterde düzenleme şeklinde hazırlanan resmi senetle açıklanır. Noter, resmi senedin bir örneğini yedi gün içinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne gönderir.

Mahkemeye başvurma, resmi senedin düzenlenmesinden sonra vakfeden tarafından yapılır. Resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığıyla yapılması halinde, temsil yetkisinin noter tarafından düzenlenmiş temsilcilik belgesi ile verilmiş olması, bu belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmesi zorunludur. Kurucular arasında tüzel kişi bulunması halinde; bu tüzel kişinin vakıf kurabileceğine ve vakfa mal varlığı tahsis edebileceğine dair hüküm bulunan kuruluş statüsünü veya yetkili organ kararını da vakıf senedi ile mahkemeye verirler.

Resmi senetle kurulan vakıflarda vakfedenin ölmesi halinde mirasçılardan birisi tarafından tescil talebinde bulunulabilir. Vakıf senedinin düzenlenmesini takip eden üç ay içinde vakfedenin veya ölümü halinde mirasçılardan birisi tarafından tescil talebinde bulunulmamış veya vakfeden tüzel kişiliği haiz olup da bu süre içinde sona ermiş ise vakfın tescili hususundaki başvurma Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılır. Yetkili mahkemeye başvurulması üzerine, yapılacak harcamalar, ilgili vakıftan alınmak kaydıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından karşılanır.

Vakfın Tescili ve Mahkeme İşlemleri

Türk Medeni Kanunu’nun 102. maddesine istinaden; Mahkeme, dosya üzerinde Genel Müdürlüğün görüşünü almak, gerekirse vakfedeni dinlemek ve bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle vakfın tesciline karar verir.

Mahkeme, mal ve hakların korunması için gerekli önlemleri resen alır.

Mahkeme, tescile veya tescil isteminin reddine ilişkin olarak verdiği kararı, resmi senetle birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğüne resen tebliğ eder.

Tüzel kişilik kazanan vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan, vakfeden ile vakıf adının, yerleşim yerinin, organlarının, amaç ve bu amaca özgülenen mal ve haklarının gösterildiği sicil defterine tescil edilir.

Tescil kararı, başka bir mahkemece verilmiş ise ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın yerleşim yeri mahkemesine gönderilir.

Vakıf Yönetimi ve Organları

Organlar

Vakfın bir yönetim organı olması zorunludur. Vakfın işleyişinin kolaylaşması açısından, amacının kapsamına ve faaliyetlerine uygun olarak mütevelli heyeti, yönetim organı ve bir denetim birimi olması uygun olur.

Bu sayılan organlar dışında onur kurulu, araştırma kurulu, çalışma kurulu gibi vakfın yönetimi ile ilgili olmayan kurulların vakıf organları arasında gösterilmemesi gerekir.

Vakfın organlarının kaç kişiden oluşacağı, toplantı ve karar yeter sayılarının senet metninde gösterilmesi, organların görev ve yetki sınırlarının yeterince belirtilmesi halinde, vakfın işleyişinde sıkıntıya düşülmesinin önüne geçilmiş olur.

Vakıf organlarında kamu görevlileri görev unvanlarını kullanarak görev alamazlar.

Mütevelli Heyeti

Vakfın ya da kuruluşun yönetimini üstlenmiş kuruldur. Vakfın başkanı aynı zamanda mütevelli heyetinin de başkanıdır. Vakıfların karar organları Vakıf Mütevelli Heyeti’dir. Mütevelli heyetlerinin asli görevi vakıfları yönetmek ve temsil etmektir. Asli görevinin yanında aşağıdaki görevleri de yerine getirirler:

  • Boşalan Yönetim Kurulu üyeliklerine yenilerini atamak,
  • Yönetim Kurulu üyelerini seçmek,
  • Denetim Kurulu üyelerini seçmek,
  • Yönetim Kurul üyeleri tarafından hazırlanan faaliyet raporu, bilanço, gelir ve gider hesaplarını incelemek ve Yönetim Kurulu’nu ibra etmek,
  • Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini gerektiğinde işten el çektirmek,
  • Vakıf faaliyetlerinin amaçları gerçekleştirme noktasında yeterli olup olmadığını denetlemek, görülen eksiklikler için raporlar hazırlayıp, Yönetim Kurulu’na sunmak ve gereğinin yapılmasını istemek,
  • Vakıf çalışmaları ile ilgili tavsiyelerde bulunmak,
  • Gerekli görülürse vakıf senedinde değişiklikler yapmak,
  • Vakfın mal varlığını artırıcı tedbirler alır, gayenin gerçekleşmesine yardımcı olur.

Mütevelli heyetinin ilk toplantısı, vakfın tescilini müteakip bir ay içinde yapılır.

Mütevelli heyet üye tamsayısının yarısından bir fazlası ile toplanır. Çoğunluk sağlanamadığı takdirde toplantı, bir hafta sonra aynı gün ve saatte aynı yerde yapılır. Bu ikinci toplantıda toplantı nisabı, üye tamsayının üçte birinden (1/3) az olamaz.

Mütevelli heyet karar yeter sayısı ise, toplantıya katılanların yarıdan bir fazlasıdır. Oyların eşit olması halinde, divan başkanının oyu iki oy sayılır. Oylamanın ne şekilde yapılacağı ayrıca karara bağlanır. Her üyenin tek oy hakkı vardır. Toplantıya gelemeyecek üye, mütevelli heyetten bir başka üyeyi vekil tayin edebilir. Bir şahısta birden fazla vekalet toplanamaz.

Yönetim Kurulu

Vakfın yönetimi ile ilgili hususlara da yönetmelikte yer verilmiştir. Vakıflar Yönetmeliği’nin 13. maddesine göre, yeni vakıfların yönetim organı vakıf senedine göre oluşturulur. Yöneticilerin çoğunluğunun Türkiye’de yerleşik bulunması zorunludur. Bu vakıfların organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde vakıf senedindeki hükümlere göre eksiklik tamamlanır. Vakıf senedinde hüküm bulunmaması halinde; öncelikle senet değişikliği yapılmak suretiyle eksiklik giderilir. Ancak; vakıf senedi değişikliğine yetkili organında eksilmeler nedeniyle karar yeter sayısının sağlanamaması halinde vakıf senedi değişikliğine yetkili organın karar yeter sayısı gözetilmeden aldığı karar, vakıf senedi değişikliğine yetkili organın bulunmaması veya hiçbir üyesinin kalmaması halinde ise icraya yetkili organın kararı, icraya yetkili organdaki eksilmeler nedeniyle karar yeter sayısının sağlanamaması halinde ise karar yeter sayısı gözetilmeden alınan karar ile mahkemeye başvurulur. Mahkemece, Genel Müdürlüğün yazılı görüşü alınarak organlardaki eksiklik tamamlanır.

Mahkeme kararını müteakip, organlardaki eksilmelerin tamamlanması hususunda gerekli senet değişikliği yapılır. Vakıflar Yönetmeliği’nin 14. maddesi gereğince haklı sebepler varsa, mahkeme, vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlüğün istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebilir.

Vakfın Sona Ermesi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 116. maddesine göre, amacın gerçekleşmesinin olanaksız hale geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir. Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının ya da Cumhuriyet Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır.

Vakıflar Yönetmeliği’nin 19. maddesinde;

“Amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer. Vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini ister. Mahkeme, gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlar ve mahkeme dağılma kararını sicile tescil eder. Sona eren vakfın kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam eder.” şeklinde yapılan düzenlemeyle vakfın kendiliğinden ve mahkeme kararıyla sona ermesine ilişkin hususlar açıklanmıştır.

Vakfı sona erdiren hallerden bir diğeri de vakfın dağıtılmasıdır. Yönetmeliğin 20. Maddesinde;

Vakfın amacı, Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesinin son fıkrası hükmüne girdiği takdirde Genel Müdürlükçe vakfın dağıtılması için yetkili asliye hukuk mahkemesine başvurulur.” şeklinde vakfın dağıtılmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 101. Maddesinin son fıkrası ise “Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.” ifadesini hüküm altına almıştır. Yönetmeliğin 21. maddesinde ise, Vakfın sona ermesinin merkezi sicile kaydedileceği ve Genel Müdürlük tarafından Resmî Gazetede ilan olunacağı ifade edilmiştir.

Vakıfların Vergi Kanunları Karşısındaki Durumu

Vakıfların Vergi Mükellefiyeti

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesine göre vakıfların tüzel kişiliği itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Çünkü, dernekler ve vakıflar, kural olarak bazı sosyal, kültürel, siyasi, ilmi, sportif amaçlarla kurulmakta olup, iktisadi amaç taşımazlar. Kurumlar vergisi mükellefiyeti, dernek ve vakıfların amaçlarını gerçekleştirme üzere ticari, sınai ve zirai işletmeler kurmaları halinde söz konusu olmaktadır.

Vakıfların asli gelirleri arasında olan aidat ve bağış gelirlerinin bu kuruluşlar nezdinde vergilemeye konu edilmemektedir. Derneklerin ve vakıfların, tüzüklerinde belirtilen amaçları doğrultusunda yürütecekleri faaliyetleri için üyelerinden tahsil ettikleri aidatlar ile üyeler ya da diğer üçüncü şahıslardan toplanıp toplanılmadığına, yani bağışçının statüsüne bakılmaksızın topladıkları bağışlar vergi mevzuunun dışındadır, hiçbir şekilde vergi konusu edilemezler. Ancak, gelir elde amaçlı bazı faaliyetler nedeniyle, esasen kazanç paylaşmak amacıyla kurulamayacak olan bu organizasyonlar, bazı durumlarda mükellef bazı durumlarda ise sorumlu sıfatlarıyla vergi kanunları kapsamına girebilmektedirler. Türk Vergi Sistemi kapsamındaki gelir, harcama ve servet vergilerinde, dernek ve vakıfların mükellef ve sorumlu sıfatıyla yer alması bu şekilde gerekçelendirilebilmektedir.

Gelirlerinin en az üçte ikisini nev’i itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınabilir. Olağan denetimler sırasında veya yaptırılacak özel denetimler sonucunda vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin şartları kaybettikleri tespit edilen vakıfların vergi muafiyetleri kaldırılabilir.

Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında yayımlanan 1 seri No.lu Genel Tebliğe göre, Vergi muafiyeti tanınması talebinde bulunacak vakıfların başvuru tarihi itibarıyla aşağıda belirtilen şartların hepsini bir arada taşıması gerekmektedir.

  • Vakfın; sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma konularında faaliyette bulunmayı amaç edinmiş olması gerekir.
  • Vakıfların, vergi muafiyeti talebinde bulunmadan önce kuruldukları tarihten itibaren en az bir yıl süre ile faaliyette bulunuyor olması ve bu süre içindeki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki sağlamış olmaları gerekmektedir. Ancak, mal varlığı ve gelir tutarı başvurunun yapıldığı yıl için geçerli olan hadlerin iki katını aşan vakıfların vergi muafiyetine ilişkin başvurularında asgari bir yıl faaliyette bulunmuş olma şartının yerine asgari altı ay faaliyette bulunma şartı aranır.
  • Vergi muafiyeti tanınacak vakıfların bilanço esasına göre defter tutmaları gerekir.
  • Faaliyet süresi en az bir yıl olan vakıfların vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte 2022 yılı için en az 2.551.000,00TL gelir getirici mal varlığına ve en az 230.000,00 TL yıllık gelire sahip olmaları gerekir. Yıllık gelirin tespitinde; genel ve özel bütçeli idareler bütçelerinden yapılan yardımlar ile bağış niteliğindeki gelirler dikkate alınmaz. Bu tutarlar, her yıl Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için belirlenen yeniden değerleme oranında artar ve izleyen yılda bu miktarlar esas alınır. Bu miktarların hesabında, 1.000 TL’ye kadar olan tutarlar dikkate alınmaz.
  • Faaliyet süresi altı ay ile bir yıl arasında olan vakıfların vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte 2022 yılı için en az 5.102.000,00 TL gelir getirici mal varlığına ve en az 460.000,00 TL yıllık gelire sahip olmaları gerekir. Yıllık gelirin tespitinde; genel ve özel bütçeli idareler bütçelerinden yapılan yardımlar ile bağış niteliğindeki gelirler dikkate alınmaz. Bu tutarlar, her yıl Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için belirlenen yeniden değerleme oranında artar ve izleyen yılda bu miktarlar esas alınır. Bu miktarların hesabında, 1.000 TL’ye kadar olan tutarlar dikkate alınmaz.
  • Vakıf resmi senedinde, yıl içinde elde edilen brüt gelirlerin en az üçte ikisinin sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma faaliyetlerinden oluşan amaçlara harcanacağının yazılı olması ve son bir yılda veya son iki yılın ortalaması bazında bu koşulu fiilen yerine getirmiş olması ve vergi muafiyetinin devamı süresince de bu şarta uyulması gerekir. Vakfın amaçlarına ayrılması ve harcanması gereken miktarlar hiçbir şekilde başka bir amaçla kullanılamaz. Ancak, yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara ayrılan miktarların, tamamının veya bir kısmının vakfın amaçlarına yönelik hizmetlere harcanması mümkündür.
  • 2547 sayılı YÖK Kanunu’nun 56’ncı maddesi kapsamında kurulan vakıfların ise yıllık brüt gelirlerinin en az dörtte üçünün, üniversitede sunulan eğitim kalitesinin yükseltilmesine matuf yapılacak fiziki ve teknik yatırımlar ile üniversitede görevli eğitim görevlilerine harcanması gerekmektedir. Zikredilen alanların haricinde yapılacak harcamalar ile eğitim görevlisi olmayan personele yapılan ödemeler amaca yönelik harcama sayılmaz.
  • Harcama şartının yerine getirilmesinde dikkate alınacak yıllık brüt gelir, vakfa yapılan bağışlar ile vakfın iktisadi işletmesinden elde edilen gelirler de dahil vakfın tüm gelirlerini ifade etmektedir.
  • Vakıfların vergi muafiyetleri taleplerinin Hazine ve Maliye Bakanlığınca ilk değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğünün ve vakıf resmi senedinde amaç edinilen konulara göre ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınır.
  • Vergi muafiyetinden yararlanmak isteyen vakıflar, taleplerini içeren bir yazı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuruda bulunurlar. Bu vakıflar başvuru yazısının ekinde;

1- Vakıf resmi senedinin 5 örneğini,

2- Gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin bilgi ve belgeleri,

3- Son beş yıl içinde resmi senette yazılı olup amaçlar arasında yer alan sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma konuları ile ilgili olarak gösterilen faaliyetleri içeren faaliyet raporunu bakanlığa gönderirler.

  • Vergi muafiyeti tanınan vakıfların yönetimlerince resmi senette değişiklik yapılmasının düşünülmesi halinde, değişiklik gerçekleştirilmeden önce bu konuda Hazine ve Maliye Bakanlığından izin alınması zorunludur.
  • Vergi muafiyeti tanınan vakıflarca, dönem sonunda düzenlenecek bilanço ve gelir gider tablosu ile bir yıllık faaliyetlerinin sonuçlarını gösteren kesin bütçelerin birer örneği, yıllık faaliyet raporu ve yeminli mali müşavirce düzenlenmiş tasdik raporu ile birlikte yılın ilk üç ayı içinde Bakanlığa gönderilir. Vakfa ait iktisadi işletme bulunması halinde bunlara ait bilanço ve gelir tablolarının da gönderilmesi zorunludur. Ancak, yıllık faaliyet raporu dışındaki belgelerin 3568 sayılı Kanun ve ilgili Genel Tebliğ esaslarına uygun olarak yeminli mali müşavire onaylattırılmış olması gerekir. Yeminli mali müşavire onaylattırılmadan gönderilen belgeler hiç gönderilmemiş sayılır.

Vakıfların Yapacakları Ödemeler Üzerinden Gelir Vergisi Kesintisi

Vakıflar, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde nakden veya hesaben ödeme yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur tutulanlar arasında sayılmıştır. Bu madde hükmüne istinaden, vakıfların nakden veya hesaben yapacakları ödemeler üzerinden yapmış oldukları tevkifatları, muhtasar beyanname ile ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer vergi dairesine beyan edilip, ödenmesi gerekmektedir.

Vakıflara Ait Gayrimenkul Sermaye İradının Vergilendirilmesi

Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrasının (5/b) bendinde, vakıflara (mazbut vakıflar hariç) ait gayrimenkullerin kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemelerinden %20 oranında tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu tevkifatın yapılması bakımından kendisine kira ödemesinden bulunulan vakfın Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıf olması önem arz etmemektedir. Ancak, özel kanunlarında gelir veya kurumlar vergisine ilişkin istisna veya muafiyet hükümleri bulunan vakıfların durumu saklıdır.

Vakıflara Ait Gayrimenkullerin Kiralanmasının KDV Karşısındaki Durumu

Vakıflara ait aşağıdaki gayrimenkullerin kiralanması işlemleri KDV’den istisnadır:

  • Arazi, bina (döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dahildir), maden suları, memba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzleri ve teferruatı,
  • Gayrimenkullerin, ayrı olarak kiraya verilen mütemmim cüzleri ve teferruatı ile bilumum tesisatı demirbaş eşyası ve döşemeleri.

Diğer Mal ve Hakların Kiralanması İşlemlerinin KDV Karşısındaki Durumu

Diğer mal ve hakların kiralanması işlemleri katma değer vergisinin konusuna girmekte olup, vakıf gerçek usulde KDV mükellefi olmadığından, kiralayanın gerçek usulde katma değer vergisi mükellefi olması halinde kiralayan tarafından 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar çerçevesinde sorumlu sıfatıyla beyanname verilecektir. Bu kapsamdaki kiralamalarda kiraya veren vakıf tarafından beyanname verilmeyecektir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 70. maddesinde belirtilen mal ve haklardan gayrimenkul dışında kalanlar (arama, işletme, imtiyaz hakları ve ruhsatları ile diğer haklar) ile bizatihi iktisadi işletme niteliğinde olan veya taşınmaza bağlı işletme hakların (kantin, çay ocağı, voli mahalli, dalyan, taş, kireç, kum, kömür ocaklarının kiralanması gibi) kiralanması işlemleri, iktisadi işletmeye dahil olsun veya olmasın katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Bunların kiraya verilmesi işlemlerinde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-d maddesinde yer alan istisnanın uygulanması söz konusu değildir. Dolayısı ile belirtilen mal ve haklar vakıflar tarafından kiraya verilse bile, katma değer vergisine tabi olacaktır.

Böylece, motorlu tahmil-tahliye araçları, kara nakliye vasıtaları, uçaklar, gemiler, iş makineleri, tapu siciline kayıtlı olmayan normal hakların kiralanması karşılığında alınan kira bedellerine, iktisadi işletmeye dahil olup olmamasına bakılmaksızın katma değer vergisinin uygulanması gerekmektedir. Söz konusu mal ve hakların yurt dışından kiralanması da vergiye tabidir. Ancak kiraya verenlerin, vakıflar gibi ticari ve zirai kazanç elde eden mükellefler dışındaki kişilerden oluşması ve gerçek usulde KDV mükellefiyetlerinin bulunmaması halinde, kira bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin, kiralayan tarafından 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar çerçevesinde “sorumlu sıfatıyla” beyan edilmesi gerekir.

Vakıflara ait Gayrimenkullerin Kiralanmasına İlişkin Düzenlenen Kira Sözleşmelerinin Damga Vergisi Karşısındaki Durumu

Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun “IV. Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün 31 numaralı fıkrasında, dernek ve vakıflarca yerleşim yeri, gerçek kişilerce mesken olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadi işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira mukavelenamelerinin damga vergisinden istisna olduğu hükme bağlanmıştır.

Vakıfların Tasarruflarını Bankada Değerlendirmesi Sonucunda Elde Ettiği Menkul Sermaye İratlarından Tevkifat Yapılması

Menkul sermaye iradında tahsil esası geçerlidir. Vakıflar tarafından elde edilen aşağıdaki menkul sermaye iratlarından 01/01/2006 tarihinden itibaren ödemeyi yapanlarca %15 oranında vergi tevkifatı yapılacaktır. Gelir Vergisi Kanunun Geçici 67. Maddesinin (4) fıkrası hükmüne göre; Bankalar arası mevduat ile aracı kurumların borsa para piyasasında değerlendirdikleri kendilerine ait paralarına yürütülen faizler hariç olmak üzere, 75. Maddenin ikinci fıkrasının (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca %15 oranında vergi tevkifatı yapılır.

Gelir Vergisi Kanunun 75. maddesinin (7), (12) ve (14) üncü maddelerinde düzenlenen menkul sermaye iradı türleri aşağıda belirtilmiştir:

  • Mevduat faizleri, (GVK 75/7)
  • Faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr payları ile kâr, ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kâr payları ve özel finans kurumlarınca kâr ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kâr payları, (GVK 75/12)
  • Her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması karşılığında sağlanan menfaatler. (GVK 75/14)

Ayrıca, bir vakfın nakit varlıklarının bir kısmının, vakfın amaçlarını gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu gelirleri sağlamak amacıyla menkul kıymet alımına tahsis edilmesi, daha sonra bu menkul kıymetlerin yıl içinde farklı tarihlerde birkaç kez elden çıkarılması veya itfa tarihinde neması ile birlikte tahsil edilmesi durumunda, devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai bir faaliyetten söz edilemeyeceğinden vakfa bağlı bir iktisadi işletmenin varlığı söz konusu olmayacaktır.

Bu durumda, vakıfların elde ettiği menkul sermaye iradı üzerinden GVK Geçici 67. Madde hükmüne göre tevkifat yolu ile nihai bir vergileme söz konusu olacaktır.

 

Saygılarımızla…

 

Fatih AYDIN–Kıdemli Vergi Müdürü

Fatih GENÇ–Denetçi                                                               

Abdullah Mesut KARADUMAN-Denetçi

Beytullah TEPEYURT-Denetçi

() Yazının güncellendiği tarih: 07.11.2022


Fatih AYDIN

Vergi, Kıdemli Müdür

Diğer Makaleler