Kurumların ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır.
Ortak veya ortaklarla ilişkili kişiler arasında banka veya benzeri finans kurumlarının bulunması halinde yapılan borçlanmaların %50’si dikkate alınır. Diğer bir ifade ile bu türden ilişkili kurumlardan yapılan borçlanmalarda, borçlanılan tutarın örtülü sermaye kapsamında değerlendirilebilmesi için öz sermayenin altı katını aşması gerekir. Örtülü sermaye uygulamasında;
-Ortakla ilişkili kişi, ortağın doğrudan veya dolaylı olarak en az %10 oranında ortağı olduğu veya en az bu oranda oy ya da kâr payı hakkına sahip hisselerinin en %10’unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu,
-Öz sermaye, hesap dönemi başındaki öz sermayeyi,
ifade etmektedir.
Örtülü sermayenin söz konusu olabilmesi için borcun işletmede kullanılmış olması, borca bir faiz işletilmesi veya döviz cinsinden ise kur farkı doğması ve borçlanılan tutarların borçlu kurumun dönem başı öz sermayenin üç katını aşması gerekir.
Örtülü sermaye kapsamında değerlendirilen borçlanmaya tekabül eden faiz ve kur farkları, öz sermayenin üç katını aştığı tarih itibariyle borcu verene dağıtılan kâr payı sayılmaktadır. Bu kapsamda örtülü sermayeye tekabül eden faiz ve kur farkları borcu veren açısından gelir olmaktan çıkmakta ve temettü geliri kabul edilmektedir. Borcu alan açısından ise katlanılan faiz ve kur farkı giderleri Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak işlem görmelidir.