Son yıllarda vergi, uluslararası düzeyde daha önce hiç olmadığı kadar popüler bir konu haline geldi. Başta Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ve diğer uluslararası organizasyonlar (G20, G7) uluslararası vergi konularını gündemlerine almış durumdalar. Peki uluslararası aktörleri vergi konularında çalışmaya yönelten temel motivasyon nedir? Bu sorunun cevabı kısaca; uluslararası ticaretin dinamiklerinde yaşanan değişimler olarak ifade edilebilir.

Yüzyıllardır uluslararası ticaretin vergilendirilmesi iki temel kural üzerine devam ediyor. Birincisi, karın satışın yapıldığı yerde değil değerin yaratıldığı yerde oluştuğu varsayımıdır. Diğeri ise karın oluşumunda emsallere uygunluk ilkesine riayet edilmesidir.

Bu temel ilkeler son yıllarda birçok faktörün etkisiyle artan bir baskı altında kalmaya başladı. Bu faktörler; şirketlerin küreselleşmesi ile çok uluslu şirketlerin ortaya çıkışı, uluslararası ticarette hizmet ticaretinin payının artması, maddi olmayan varlıklara dayalı işletmelerin sayısının artması, şirketler globalleşirken bu şirketlerin faaliyet gösterdikleri ülkelerin vergi sistemlerinin farklılığından kaynaklı vergi rekabetinin ortaya çıkışı, agresif vergi planlaması ile vergisel arbitraj imkanlarının ortaya çıkması, başta dijital sektörde olmak üzere global markaların yükselişi olarak sayılabilir.

Uluslararası ticaretin yapısında yukarıda özetlediğimiz faktörlerin harekete geçirdiği değişim devam ederken, 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz başta gelişmiş ülkeler olmak üzere devletleri değişim kaynaklı vergi azalışlarına odaklanmaya yöneltti.

Bu konularla ilgili olarak son yıllarda birbiriyle etkileşimli iki sistematik (dalga) görülmektedir. Birincisi, 2013 yılında G20 ülkelerinin çağrısı üzerine açıklanan BEPS (Matrah Aşındırılması ve Kar Aktarımları) eylem planıdır. İkincisi, birincisinden bağımsız olmamakla birlikte odağına dijital alanda ortaya çıkan kural boşluklarının giderilmesine yönelik yeni vergisel düzenleme çabalarıdır. Bu çabaların yakın zamanda somutlaşmış ürünü Dijital Hizmet Vergisi’dir. Gelinen noktayı daha iyi anlayabilmek için bu yeni vergiye gelene kadar yaşanan süreci kısaca hatırlamakta yarar vardır.

Dünyada Dijital Hizmet Vergisine Giden Süreç

Dijital Hizmet Vergisi’ne giden yolda ilk adımlar G20 ülkelerinin çağrısı üzerine OECD çatısı altında 19 Temmuz 2013 tarihinde açıklanan BEPS eylem planı ile atılmıştır. Amacı küresel olarak daha adil ve modern bir uluslararası vergi sistemine ulaşmak olan BEPS projesi kapsamında 15 eylem planı oluşturulmuştur. Projenin (1) numaralı eylem planı dijital ekonominin vergisel etkilerine çözüm bulmaya yöneliktir. Bu eylem kapsamında var olan uluslararası kuralların uygulanmasına yönelik dijital ekonominin doğurduğu tehdit ve zorlukları belirlemek ve çözüm önerileri geliştirmek hedeflenmiştir.

OECD çatısı altında bu çalışmalar devam ederken, 2016 yılı ve öncesinde Macaristan, Hindistan, İsrail ve Güney Kore tarafından dijital hizmetleri vergileme konusunda çeşitli vergisel düzenlemeler hayata geçirmiştir.

Bu süreçte önemli bir dönüm noktası, Avrupa Birliği Komisyonun 21 Mart 2018 tarihinde belirli dijital işlemlerden kaynaklanan gelirlere Dijital Hizmet Vergisi adıyla yeni bir vergi uygulaması önerisinde bulunması olmuştur. Komisyon iki direktif taslağı açıklamıştır. İlki, nihai hedefi Dijital Sürekli Yerleşme (Digital Permanent Establishment) kavramını esas alan, vergileme konusunda uluslararası konsensüs sağlanana kadar Dijital Hizmet Vergisi uygulanmasına ilişkindir. İkincisi ise kayda değer dijital varlıktan (significant digital presence) kaynaklanan gelirleri vergileyecek uzun soluklu bir yaklaşımın kabulünü sağlamaktır.

AB komisyonu tarafından önerilen Dijital Hizmet Vergisi, dijital hizmet gelirleri ilgili ülkede 50 milyon avroyu ve globalde 750 milyon avroyu aşan şirketlerin hasılatı üzerinden %3 oranında alınması şeklinde formüle edilmiştir.

AB Komisyonu tarafından açıklanan plan (direktif taslakları) konusunda AB içinde bir mutabakat oluşamamıştır. Bunun üzerine üye ülkelerden bazıları (Fransa ve İngiltere gibi) bu vergileri yasalaştırmaya başlamıştır. Fransa 11 Temmuz 2019’da geriye doğru uygulama yaklaşımı ile 1 Ocak 2019 tarihinden, İngiltere ise 1 Nisan 2020 tarihinden geçerli olmak üzere Dijital Hizmet Vergisi uygulama başlamıştır.

Son olarak, Haziran 2019’da G20’nin Osaka’da yapılan liderler zirvesi toplantısında konuyla ilgili olarak 2020 sonuna kadar OECD bünyesinde kalıcı bir çözüm beklentisi belirtilmiştir. Halen OECD bünyesinde çözüm arayışlarına yönelik çalışmalar devam etmektedir.

Türkiye’de Dijital Ekonominin Vergilendirilmesi Adımları Ve Dijital Hizmet Vergisi

Önceki bölümde özetlediğimiz sürecin Türkiye’ye yansımalarına gelince durum şu şekildedir:

1- 28 Aralık 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 7061 sayılı Kanunu’nu 41’inci maddesiyle KDV Kanununda bir değişiklik yapılarak; yurt dışı mukimi şirketlerin Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda sundukları hizmetlerdeki KDV’nin (yurt dışından verilen söz konusu hizmetten Türkiye’de faydalanıldığı için vergileme hakkı Türkiye’nindir.) Türkiye’de gelir/kurumlar vergisi mükellefi olmayan bu şirketler tarafından beyan edilerek ödenmesi kuralı getirilmiştir. Türk vergi sistemi açısından bu düzenleme radikal sayılabilecek bir adım olmuştur. Türkiye’de gelir/kurumlar vergisi gibi sürekli bir mükellefiyeti olmayan yabancı bir şirket Türkiye’de beyanname vermekle yükümlü bir KDV mükellefi olmuştur.

Bu düzenleme ile Apple, Google, Facebook, Airbnb, GoDaddy gibi uluslararası dijital hizmet firmaları, Türkiye’deki gerçek kişilere oyun, yazılım, uygulama ve benzeri hizmetler üzerinden KDV hesaplamaları ve bu KDV tutarlarını aylık olarak beyan edip ödemekle yükümlü kılınmıştır.

2- 19 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 476 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla, internet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin olarak, bu hizmeti verenlere yapılan ödemeler gelir/kurumlar vergisi stopajı kapsamına alınmıştır.

Bu düzenleme ile Türkiye’de fiziki bir işyeri (hatta serverı bile) olmadığı için mükellef yapılamayan Google, Facebook ve Twitter gibi dijital dev şirketlerin online reklam gelirleri üzerinden %15 stopaj yapılması sağlanmıştır. Türkiye’deki bir şirket örneğin Google ya da Facebook platformları üzerinden bir reklam yapmak istediğinde bu reklam bedeli üzerinden %15 vergi hesaplayıp vergi dairesine ödemek durumundadır. Söz konusu bu vergi özünde bu geliri elde eden Google ya da Facebook’un vergisi olmakla birlikte, piyasa kurallarının sonucu olarak finansal açıdan hizmetten faydalanan Türkiye’deki şirketin üzerinde kalmaktadır.

3- 15 Mayıs 2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 4458 Sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ve yine aynı tarihli 1106 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yurt dışından kargo ya da posta yoluyla verilen siparişlerdeki 22 avroluk (150 TL) gümrük vergisi muafiyeti kaldırılmıştır. Bu kapsamda bir ürün AB ülkelerinden geliyorsa %18, diğer ülkelerden geliyorsa %20 gümrük vergisi ödenmektedir. Buna göre uluslararası elektronik ticaret şirketlerinden sipariş edilen kargo ile gönderilen ürün bedeli ne olursa olsun gümrük vergisine tabi olmaktadır.

4- 7 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7194 sayılı Kanun ile Dijital Hizmet Vergisi adıyla yeni bir vergi getirilmiştir. Bu yeni vergi 1 Mart 2020 tarihi itibariyle yürürlüğe girecektir. Bu vergi Türkiye’nin dijital ekonomilerin vergilendirilmesi konusunda uluslararası alanda devam eden çalışmalara paralel olarak yaptığı bir düzenlemedir. Düzenleme; konu, muafiyet ve istisnalar bakımından dünyada kendisinden önce yasalaşan örneklerine büyük benzerlikler göstermektedir. Verginin oranı (%7,5) diğer ülke uygulamalarına (Fransa %2, İngiltere %2) göre yüksek belirlenmiştir. Bu verginin konusuna dijital hizmet sağlayıcılar tarafından Türkiye’de sunulan şu hizmetler girmektedir:

  •  Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri,
  • Sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin dijital ortamda satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına veya elektronik cihazlara kaydedilmesine veya bu cihazlarda kullanılmasına yönelik dijital ortamda sunulan hizmetler,
  • Kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri (bir mal veya hizmetin satılmasına veya satılmasının kolaylaştırılmasına yönelik sunulan hizmetler dahil).

Yukarıda sayılan dijital hizmet başlıkları itibariyle, elde edilen hasılatı Türkiye’de 20 milyon TL’yi veya globalde 750 milyon avrodan az olanlar bu vergiden muaf tutulmuştur. Bu muafiyet eşiğinin anlamı, vergiyle hedeflenen şirketlerin Google, Facebook, Amazon, Alibaba, Apple gibi uluslararası dijital devler olduğudur.

Kısa Bir Değerlendirme

Ekonomiler hızla dijitalleşmeye devam etmektedir. Geleneksel ekonominin şartlarına göre oluşmuş uluslararası vergi sistemi, dijital ekonomilerin yarattığı bazı vergisel sorunlar karşısında yetersiz kalmıştır.

2013 yılından başlayarak devam eden uluslararası vergi sistemini revize etme çalışmalarında henüz ışık tam olarak görünmüş değildir. Global bir uzlaşma arayışı devam etmektedir. Uzlaşmalar önündeki temel problem alanı, dünya ekonomisinin büyük oyuncuları haline gelen dijital devlerin (Google, Facebook, Apple, Amazon, Alibaba vd.) gelirlerinden alınacak vergilerin mukim ülke ile kaynak ülke arasında nasıl paylaştırılacağıdır. Söz konusu şirketlerin büyük kısmının ABD sermayesi kaynaklı olması, ülkeler arası rekabeti ve çatışmayı da su yüzene çıkarmaktadır.

Gelinen noktada, bazı ülkeler dijital hizmetlere yönelik olarak Dijital Hizmet Vergisi adıyla ne kazanç vergilerine ne de KDV gibi dolaylı bir vergiye benzeyen yeni bir vergi getirmektedir. Türkiye de dünyadaki bu trende paralel olarak öncüler arasında yerini almış ve 7 Aralık 2019’de Dijital Hizmet Vergisini yasalaştırmıştır. 1 Mart 2020 itibariyle yürürlükte olacak bu yeni vergi ile Türkiye, devam eden uluslararası müzakerelere aktif olarak müdahil olacağının da sinyalini vermiş olmaktadır.  

Dijital ekonomilerin vergilendirilmesinde devam eden model/çözüm arayışlarının dijital hizmet vergisi formülü ile ara bir istasyona girdiği ancak nihai bir çözüm için arayışların ise en azından birkaç yıl daha süreceği anlaşılıyor.