İçinde bulunduğumuz zaman dilimi ve ekosistem daha önce hiç olmadığı kadar bize başlığa aldığımız bu soruyu sormamıza sebep oluyor. Reklam ile işi olmayan var mı?

Reklam, ekonomide sınırların anlamını yitirdiği, dijitalleşmenin her gün yeni zirveleri denediği dünyamızda hepimizi doğrudan ya da dolaylı olarak etkisi altına alıyor. Reklam, bir tür kaçınılması güç bir gerçeklik halini aldı. Hal böyle olunca da ticari olsun olmasın hemen hemen herkesin reklamla bir işi oluyor elbette. Bu da her geçen gün büyüyen, daha da önemlisi yeni form ve mecralara yelken açan bir sektör gerçekliği ile karşı karşıya bırakıyor ekonomileri. Reklam, bu dinamikler altında sınırlarını, formlarını, tekniklerini, mecralarını o kadar genişletiyor ki kimi zaman neyin reklam olduğunu bile anlamakta zorlanıyoruz. İnternet siteleri, sosyal medya uygulamaları, bloglar, mobil platformlar, arama motorları ve uygulamalar dijital reklam dünyasının yeni sahalarından sadece bir kısmı.

Rakamlar dünyada 2017 yılı itibariyle dijital reklam satışlarının TV reklam satış hacmini geçtiğini gösteriyor. Bu alanın hakimi ise dijital devler. Google, Facebook ve benzeri dijital dev şirketlerin global reklam gelirlerinin üçte ikisini kontrol ettikleri tahmin ediliyor.

İşte yukarıda özetlemeye çalıştığımız dinamikler ve gelişmeler, devletlerin de reklamla işi olduğunu bize gösteriyor. Devletler, en önemli gelir kaynakları olan vergiler dolayısıyla son birkaç yılda bu sektörle daha yakından ilgili. Dijitalleşme, global devlerin artan rolü, reklam kavramının içeriğinin değişimi gibi gelişmeler devletlerin gelir kaynaklarının büyüyen ekonomiye paralel artmaması sonucu doğurmuş gözüküyor. Bu nedenle de hem uluslararası arenada hem de ülkemizde bu sektöre yönelik bazı vergisel düzenlemeler art arda geliyor.  

Şimdi isterseniz bu alandaki gelişmelere kısaca bir göz atalım.

Dijital Devlere Yönelik Dijital Hizmet Vergisi

Uluslararası kurumlar dijital ekonomilerin doğurduğu çeşitli ticari ve vergisel sorunları yönetmek üzere son yıllarda çeşitli mekanizmaları çalıştırmaya başlamıştı. 2013 yılında OECD çatısında başlayan BEPS projesinin (1) numaralı eylem planı da dijital ekonominin vergisel etkilerine çözüm bulmaktı. Bu süreç devam ederken özellikle AB ülkelerin öncülüğünde (21 Mart 2018 tarihli AB Komisyonu önerisi) online reklam gelirlerini de içine alan yeni bir vergi modeli gündeme gelmişti. Bu model OECD çatısı altında nihai bir çözüme kavuşturulana kadar geçici bir uygulama olarak Dijital Hizmet Vergisi adıyla birçok ülke tarafından yasalaştırıldı.

Türkiye de bu trende katılmış ve 7194 sayılı Kanun ile Dijital Hizmet Vergisini (DHV) yasalaştırmıştır. DHV, 1 Mart 2020 itibariyle yürürlüktedir.

Bu yeni vegri; konu, muafiyet ve istisnalar bakımından dünyada kendisinden önce yasalaşan örneklerine büyük benzerlikler göstermektedir. Bu verginin mükellefi kısaca, Türkiye’den elde ettiği hasılat 20 milyon Türk lirasını ve dünya genelindeki hasılatı 750 milyon avroyu (veya muadili yabancı para karşılığı Türk lirası) geçenlerdir. Bu iki eşikten birisinin altında kalanlar vergiden muaftır.

Verginin konusuna alınan üç ana faaliyetten ilki dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleridir.

DHV’nin yasalaşması ile Türkiye’de bir işyeri olmayan (dolayısıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan) global şirketler Türkiye’ye yönelik online reklam faaliyeti dolayısıyla bu vergi yönünden verginin mükellefi olmuşlardır.

Geldiğimiz noktada, henüz internet reklamının devlerinin Türkiye’den kaynaklı gelirleri için kazanç vergilemesi sorunu hukuki bir çözüme kavuşamamıştır.

İnternet Reklamlarında Stopaj

19 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 476 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla, 1 Ocak 2019’dan geçerli olmak üzere internet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin olarak, bu hizmeti verenlere (gerçek kişi ise %15, Türkiye’de mükellef değil ise %15)  yapılan ödemeler gelir/kurumlar vergisi stopajı kapsamına alınmıştı.

Düzenlemenin özellikle dikkat çeken yönü Türkiye’de fiziki bir işyeri olmadığı için kazançları yönünden mükellef yapılamayan Google, Facebook ve Twitter gibi dijital dev şirketlerin online reklam gelirleri üzerinden %15 stopaj yapılmasıdır.

Geldiğimiz noktada, bu kısımla ilgili açılmış çok sayıda vergi davasının olduğu bilinmektedir. Henüz Danıştay aşamasında verilmiş bir karar olmamakla birlikte ilk derece mahkemeleri bu düzenlemenin uluslararası vergi anlaşmaları (ÇVÖA) bağlamında Anayasa’ya aykırı olduğu görüşündedir.

Ticari Reklamlara KDV Stopajı Geldi

16 Şubat 2021 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan KDV Genel Tebliği ile ticari reklam hizmetleri 1 Mart 2021’den geçerli olmak üzere kısmi tevkifat kapsamına alınmıştır. Buna göre, tüm KDV mükellefleri ile belirlenmiş alıcılara yapılan ticari reklam ödemeleri üzerinden hesaplanan KDV'nin (3/10)’u hizmeti verene ödenmeyerek hizmet alıcısı tarafından verilen beyanname (2 nolu) ile doğrudan vergi dairesine ödenecektir.  

Bu düzenleme ile KDV mükellefi olmayanlardan alınan reklam hizmetlerinde var olan tam tevkifata ilave olarak ticari reklamlar da tevkifat kapsamına alınmış oldu. Ticari reklam hizmetlerine yönelik bu düzenlemenin arkasındaki temel gerekçe, reklamcılık sektöründe var olduğu düşünülen KDV kaybı ve bunun önlenmesidir.

Bu tevkifat düzenlemesinde kilit kavram ticari reklamdır. Çünkü bir reklam eğer ticari reklam kapsamına girmiyor ise tevkifata tabi olmayacak. 6502 sayılı Tüketicini Korunması Hakkında Kanun’un 61’inci maddesindeki ticari reklam tanımı aynen Tebliğ’e taşınmıştır. Ancak bununla da yetinilmeyip bu tanım izleyen paragrafta genişletilmiştir. Bu durumda mal veya hizmetlerin tanıtım ve pazarlamasına yönelik her türlü ticari reklam hizmeti alımları (reklama ilişkin danışmanlık, reklamın planlanması, reklam içeriğinin hazırlanması ve tasarımı, reklamın yayımlanması gibi reklama yönelik hizmetler gibi) da bu kapsama alınmıştır. Uygulamada bunun çok sayıda tereddüte yol açması muhtemeldir. Yazımızın ilk kısmında değindiğimiz dinamikler nedeniyle reklam alanı, sınırları, formları ve teknikleri çok değişken olup sürekli gelişme göstermektedir.

Bu bağlamda, uygulamada tereddüte konu olabilecek bir konu ise gazete ve online mecralarda yayımlanan bireysel ev ve araç satış ilanları, kayıp ilanları, taziye ilanları, şirketlerin istihdama yönelik verdikleri iş ilanları benzeri ilanların kapsama girip girmediğidir. Tebliğin kapsam başlıklı düzenlemesinden mal ve/veya hizmet satışına yönelik pazarlama niteliği olan duyuruların kapsamda olduğunu dolayısıyla bu unsurları içermeyen duyuru/ilan hizmetlerinin tevkifat dışında kalacağını anlıyoruz. Ticari reklam dışındaki söz konusu hizmetlerin reklam ajansları üzerinden verilmesinin de tevkifat işlemine etkisi olmayacağı düşüncesindeyiz.

Sonuç olarak, reklam sektörünün dijitalleşme ile yakaladığı hızlı ivme ekonominin paydaşlarını yakından etkilediği gibi vergi gelirleri yönüyle vergi idarelerini de harekete geçirmiş gözüküyor. En yeni düzenleme olan ticari reklamlara yönelik getirilen KDV tevkifatı ekonominin hemen hemen bütün sektörlerini etkileyecek niteliktedir. Bu yönüyle etkileri ve sonuçları da önemli olacaktır.


Hakkı SAYAN

Ortak, Yeminli Mali Müşavir